Sosyal antropolog “Claude Levi Strauss”un keşfi
Sosyal antropolog ve yapısal antropolojinin kurucusu Claude Levi Strauss, Afrika’da uzun yıllar yaptığı çalışmalar sırasında “mit”ler ile “klasik batı müziği” arasında yapısal bir benzerlik tespit etmiştir.
Bu benzerlikle ilgili detaylı çalışmaları “Mythologiques” adlı 4 ciltlik eserinde anlatmakla birlikte; tezinin kısa bir özetini, Türkçe’ye de çevrilmiş “Mit ve Anlam” kitabında vermiştir.
Müzikal Form ile Mitik Yapı Benzerliği Tezi
C.L.Strauss’un tezine göre klasik müzik -spesifik müzikal formlar icat ederken- mitik düzeyde zaten var olan yapılarla örtüşmektedir.
Bu ilişkinin kök nedeni de, klasik batı müziğinin ortaya çıkıp geliştiği 17-19.yy larda mitik düşüncenin geri plana atılmasıdır.
Geri plana atılan mitik düşüncenin yerini klasik batı müziği almıştır.
Müziğin mitle ilişkisi; “benzerlik” ve “birleşme” şeklindedir.
Strauss, tezinde belirttiği bu ilişkiyi, Wagner’in “Yüzük” dörtlemesinden bir örnekle anlatıyor.
Mit ve Müzikte Benzerlik – Wagner Örneği
“Yüzük” dörtlemesindeki en önemli müzik temalarından biri “aşktan vazgeçiş“tir. Bu tema 3 kez, “altın”, “kılıç” ve “kadın” (Brünhilde karakteri) sembolleri ile ortaya çıkar. Yani mitolojideki gibi, uzun bir hikayenin 3 farklı anında ortaya çıkan bir tema var.
“Altın”, “kılıç” ve “kadın” arasında bir tür birleşme olduğu ise, dörtlemenin sonunda açıklanır. “Altın”, “kadın”ın vasıtasıyla ilk alındığı yere döner; çünkü onlar bir ve aynıdır.
Bir Mitten Yola Çıkarak Bestelenen TEK Eserin Hikayesi – Leibowitz’s Toccata
Sonat, rondo, senfoni gibi müzikal formlar analiz edildiğinde; mitin yapısıyla örtüşen tema ve hareketlere sahip olduğu görülür (karakter grupları, bunlar arasındaki ayrılmalar birleşmeler) .
Strauss, bu eşleştirmeleri yaptığı sırada incelediği mitlerden birini herhangi bir müzikal formla eşleştiremez.
Bu mitte, herhangi bir ilişkileri olmayan bütünüyle iki farklı hikaye, ilerledikçe iç içe geçip kaynaşmakta, sonlara doğru da yalnızca bir tema oluşturmaktadır.
Strauss, besteci arkadaşı Rene Leibowitz’e durumu anlatır.
Leibowitz de bütün müzik tarihi içinde bu yapıda bildiği hiçbir müzik parçası olmadığını söyler.
Birkaç hafta sonra da, ona anlatılan mitin yapısını kullanarak bestelediği bir partisyon gönderir. Besteyi dinlemek isteyenler için adını buraya bırakıyorum:
Leibowitz’s Toccata for piano, op.62 (1964)
Dil ve Müzik İlişkisi
Müzik ile dil arasında bir dereceye kadar yakın bir benzerlik vardır ama aynı zamanda farklılıklar da bulunur.
Dilin yapıtaşları:
Fonem: en küçük anlamlı ses
Kelime: fonemlerden oluşur
Cümle: kelimelerden oluşur
Müziğin yapıtaşları:
Nota: fonemlere karşı düşer
Kelimelere karşı gelen bir bileşen yoktur.
Notalardan cümleler oluşur.
Mit ve Müzik İlişkisi
Müzikte sesler öne çıkar; mitte ise dilin anlam boyutu ön plandadır.
Mitte anlam boyutu nedeniyle kelime ve cümleler vardır; fonem bileşeni eksik kalır; İlk başta anlattığım yapısal benzerlikler in yanı sıra; dil bileşenleri açısından bakılınca:
Mit ve müzik, dilden türeyen ama farklı yönlere giden 2 kız kardeş gibilerdir.
Düşünme Önerileri
Her birimizin kendi özgün hikayeleri var. Kendi mitlerimizi yazıp yapılarını çıkarsak ve bunları müziğe dönüştürsek sizce nasıl olur?
Kendi müziğimizi duymanın bize fiziksel ve manevi nasıl etkileri olabilir?
Kaynaklar
Claude Levi Strauss – Mit ve Anlam
Beğenebileceğiniz Yazılar
- Mağaradaki Zihin – Picasso: “Hiç birimiz böyle çizemezdik” – 1
- Mağaradaki Zihin – Picasso: “Hiç birimiz böyle çizemezdik” – 2
- İlkel Mitoloji ve Kurtlarla Koşan Kadınlar
Görselleştirilmiş Yazı (Web Hikayesi)